haya

-1-

Evler kurmuşlar alt alta, üst üste

insan denen sefil ademler.

Kazmayı küreği almış,

toprağı işlemeye değil,

betonlar dikmeye diye

gün yüzüne mezarlar kazmışlar…

Eylül 2013

-2-

Ayten, sen çık yine kapının önünü süpür

yokmuş gibi o göğü delecek binalar,

hiç dikilmemiş gibi sokağımıza

çık kapının önünü süpür.

Toz duman ortalık.

Karşılaşalım selamlaşalım…

Gözlerim kan çanağı,

midemde bir külçe dünya kadar ağır.

Bağır Ayten bağır!

Yırtılsın bu kara tablo bu toz duman

sen isyanı çağır…

Şubat 2023

-3-

Kara yazı mı, yoksa ak mı alnındaki acılı kardeşim;

hangi kul dediyse sana bu bir yazgıdır,

onun adını yazsın bu yüce düzenin yargısı

kara kaplı defterine…

Şubat 2023

-4-

Adını sesleniyorlardı megafonla,

çağıralım gelsin diye değil;

gitti artık, yok diye haber veriyorlardı SOMA'da…

Babasının ismini duyan bir bebek çırpınıyordu...

İnsanlar çaresiz, yetersiz ve bitkin ölüyorlar,

tekme tokat yetim, öksüz kalıyorlar,

borçlandıkları bu kara düzene,

canlarıyla hesap ödüyorlar…

Mayıs 2014

-5-

Aradılar, buldular,

yıldırdılar tek tek.

Kimi şairdi, kimi ozan,

öğrenciydi kimisi,

taraftardı,

yazardı,

düşünürdü,

söylerdi.

Tek tek buldular.

Dayatılmış fikirlerin dışına çıkan kim varsa,

soruları, sorunları olan,

sorumluluk duyan bir çobanı dahi

yok ettiler…

-6-

Kalmadı artık o romantikler…  

Eşyalar toplanmış seninle birlikte diye

evi barkı yok sayanlar,

bu renksiz dünyayı severek birlikte

gökkuşağı renklerine boyayanlar,

gittiler.

Bizi terk ettiler…

Ocak 2014

-7-

Umut ince boyunlu, çıplak ayaklı,

elinde plastik oyuncak,

                              ve ağlak

suratlı bir çocuktu,

Bu toprakta!

İnce bir dalın ucunda

solmuş, renksiz bir çiçekti umut.

kurumuştu yapraklar,

bu toprakta!

Başımdaki erken aklar

ve dermansız ayaklar

ve omuzlarımdan sarkan sahipsiz kollarımdı.

Yetmedi!

Dahası dibimizde savaş…

Tanımadığım başka insanlar

geldiler,

kalabalık!

Alıştığım düzen,

bildiğim sokaklar

şimdi darmadağın.

Azgın bir sele kapılmış tomruklar gibi

paldır küldür, birbirine vurarak;

köprüleri, duvarları ve evleri

ve yeşili ve maviyi

ve umudu kazıyarak

çağlıyor insanlar,

tanıdık, tanımadık.

Burada yer kalmayınca

artık adım anılmayınca

çaresiz, zorlanarak;

doğduğum topraktan

ve dilimden ayrılarak,

dünyanın başka bir yerinde

sabah çorbasından uzak

yaşayacağım...

Ağustos 2023

-8-

Olur ki cenk gerekir,

şartında vardır ölünür...

Kalana sabır, gidene şad dilenir.

Ağıt yakılır, yaş dökülür,

yas tutulur;

sonra bu fukaralığın

hesabı sorulur...

Ocak 2024